İl Emri ve İlçe Emri Uygulamaları Tartışması: Ücretli Öğretmenlerin Durumu Gündemde
İl Emri ve İlçe Emri Nedir?
İl emri veya ilçe emri uygulaması, genellikle aile birliği, sağlık veya can güvenliği gibi mazeretleri bulunan kadrolu öğretmenlerin, atanmak istedikleri il veya ilçedeki okullarda kadro boşluğu bulunmadığı durumlarda, o il veya ilçe Milli Eğitim Müdürlüğü emrine atanmasıdır. Bu öğretmenler, daha sonra ilgili ilçe veya ildeki norm kadro açığı olan okullara yerleştirilir. Uygulamanın temel amacı, kadrolu öğretmenlerin mazeretlerinin giderilerek aileleriyle birlikte yaşamalarını sağlamaktır.
Ücretli Öğretmenler İçin Belirsizlik
Geçtiğimiz yıl yaşanan süreçte, mazeret atamalarıyla bu bölgelere atanan öğretmenler, daha önce geçici olarak görevlendirilen ücretli öğretmenlerin yerini aldı. Bu durum, özellikle şehir merkezlerindeki okullarda aylardır görev yapan ve tecrübe kazanan binlerce ücretli öğretmenin görevinin bir anda sonlandırılmasına neden oldu. Eğitim-öğretim yılının başlamasına yakın bir dönemde işsiz kalan ücretli öğretmenler, yaşadıkları mağduriyeti dile getirdi.
Konuyla ilgili görüş belirten eğitim sendikaları, il emri uygulamasının kadrolu öğretmenlerin sorununa çözüm getirse de, ücretli öğretmenlik sisteminin yarattığı kronik sorunu derinleştirdiğini vurguladı. Sendikalar, ücretli öğretmenlik sisteminin tamamen kaldırılarak yerine liyakate dayalı, kadrolu atama sisteminin getirilmesi gerektiğini savunuyor.
Çözüm Yolları ve Beklentiler
Bu durum, MEB'in personel planlaması ve öğretmen istihdamı politikalarını yeniden gündeme getirdi. Birçok eğitimci, il emri uygulamasının sadece geçici bir çözüm olduğunu ve asıl sorunun, öğretmen ihtiyacının ücretli öğretmenlik sistemiyle karşılanmasından kaynaklandığını belirtiyor. Kalıcı ve adil bir çözüm için, norm kadro açıklarının doğru tespiti ve ihtiyaca yönelik kadrolu atama sayılarının artırılması gerektiği yönünde çağrılar yapılıyor.
Sonuç olarak, il emri ve ilçe emri uygulamaları, bir grup öğretmenin sorununu çözerken, diğer bir grubun iş güvencesizliğini ve belirsizliğini derinleştiren bir döngü yaratıyor. Eğitimde sürdürülebilir bir istihdam politikası oluşturulmadığı sürece bu tür tartışmaların devam edeceği düşünülüyor.